Sinirsel ishal, günümüzde çağın hastalığı olarak tabir edilmekte ve çok fazla belirti vermeden ilerlediği için erken dönemde farkına varılmayan, ancak ani krizler başladığında kişiye güç anlar yaşatan bir sağlık sorunudur.

Halk arasında "sinirsel kolit" olarak bilinmesine rağmen, bu tabir sinirsel ishal için yanlıştır. Çünkü kalın bağırsak iltihabı gibi fiziksel bir sorun söz konusu olmaksızın, kişi kolit tarzında rahatsızlıklara maruz kalmaktadır. Ancak çoğu doktor, bu yaygın kullanımdan dolayı hastalığı tanımlarken sinirsel kolit deyimini tercih etmektedir. Bu rahatsızlığın özellikle stres sahibi, gergin, üzgün, kaygılı, depresif ve mutlu olmayan kişilerde daha sık görülmesi, bu şekilde tanımlanmasına haklı bir gerekçe sunmaktadır.

Sinirsel ishal oluşmasının nedeni, bağırsaklarımızı çevreleyen ve neredeyse beynimizde olduğu kadar sinir hücresinin varlığıdır. Bu da oldukça yoğun bir duygusal ve sinirsel iletişim ağının göstergesidir. Bu sayede kafamızı meşgul eden, bizi üzen, geren, bunaltan ve canımızı sıkan her durum bu ağ vasıtasıyla bağırsaklarımıza da etki etmekte ve bazı durumlarda olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Başka bir deyişle, beyinde yaşanan olumsuzluklar direkt olarak bağırsaklara yansımaktadır.

Bu rahatsızlıktan mustarip kişiler en ufak bir üzüntü, gerginlik, endişe ve hatta önemsiz bir ruhsal travma yaşadıklarında dahi bağırsak düz kaslarında birden gelişen kasılmalar ve bağırsak içi sıvı dengesinde aniden meydana gelen değişiklikler sonucu gaz, şişkinlik, kramplar, karın ağrısı, kabızlık ve ishal atakları ortaya çıkmaktadır. Olayı başlatan çoğu zaman beyin-bağırsak bağlantısı ile ruhsal çatışmalar, gelgitler veya travmalar olsa da bazı durumlarda fazla posalı besinler, gazlı içecek tüketimi veya sıradan bir besin de atakları başlatabilmektedir. Uzun süre devam eden bir hastalık olmakla beraber, yaşam kalitesini düşürmek dışında çok fazla bedensel bir olumsuzluğa, kalıcı bir etkiye veya kötü bir hastalığa neden olmamaktadır. Özellikle yoğun tempolu kişilerde çalışma yaşamını ve sosyal hayatı olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Tüm bağırsak rahatsızlıklarında olduğu gibi bu hastalıkta da prebiyotik bakterilerin desteği, atakların azaltılmasında önemli bir role sahiptir. Bu etki, düzenli olarak prebiyotik kapsül alımı, kefir ve yoğurt tüketimi ile sağlanmaktadır. Bu ilaçlar oldukça ucuz olduğundan kolaylıkla temin edilebilir. Özellikle coagulans türü bakterilerden zengin olanlar tercih edilebilir. Ağrı ve krampların yoğunlaştığı zamanlarda ise doğal nane yağı kapsülleri bağırsak düz kaslarını gevşeteceği için çok faydalıdır.

Stresten uzak bir yaşam tarzını benimsemek, olayları kabullenmek ve meditasyon gibi ruh dinginleştirici egzersizler yapmak çok faydalıdır. Şikâyetleri artırıcı süt ürünleri, gazlı içecekler, baklagillerden yapılmış yemekler, baharatlı yiyecekler ve aşırı yağ içeren besinlerden uzak durmak faydalı olacaktır.

Çok değerli üç yağlı tohum olan badem, fındık ve ceviz; bitkisel kaynaklı omega-3, ALA (Alfa linolenik asit), posa, bitkisel steroller, vitamin, mineral ve polifenol zengini olduklarından faydalıdır. Ancak tüketimde aşırıya kaçmamak çok önemli olup, haftada 4 gün 25 gram olarak tüketilmesi gerekmektedir.

Az ve sık yemek yemek diğer tüm sindirim sistemi hastalıklarında olduğu gibi sinirsel ishalde de önemlidir. Hızlıca tabağınızdakileri bitirmek yerine yavaş yavaş, iyice çiğneyerek, arada su içerek, küçük lokmalarla yetinmek çok önemlidir. Ayrıca çalışırken, ayakta veya televizyon izlerken bir şeyler yemek de sakıncalıdır.